Tartışmasız izlemiş olduğum en güzel belgesel…
Aslında ne kadar çok şeye susulduğunu insanlara anlatılıyor. -Gerçi susmak zorunda olan bir kesiminde var olduğunu unutmamak gerek- Bir yanda pahalı ve lüks deniz mahsülleriyle beslenen üst segment, bir yanda ise üst segmentin istediklerini karşılamak ve kendi aç karınlarını doyurabilmeye çalışan köleler…
Ne kadar adaletsiz bir yaşam biçimi!
Bir yanda canları gram önemsenmeyen hatta balık çiftliklerinde mahsur kalarak rahatça yüzemeden katledilen balıklar diğer yandan da mideleri plastikle dolarak bir kıyaya vurarak ölen balıklar… Sonuç; her ikisinin de tek suçlusu ’İNSAN’. Sahi bu davranışlar ne kadar insancıl?
Söylesene insanlık; gerçekten köpekbalığı yüzgeci çorbası içemeden yapamaz mısın? Hamile bir balinanın senin için öldürülmesi hiç mi içini acıtmıyor? Dünyanın paralarını vererek girdiğin sirk alanında, eğitim sırasında acı çekmesini hatta şiddet görmesini unutarak seni 10 dakikacık mutlu etmesine değer mi?
Yoksa ben yapmadım sonuçta, sadece beslenmeme ve eğlenmeme bakarım diyerek bu duruma devam mı edeceğiz?
Bu eğlence hep devam etmeyecek, bozulan ekosistem, yok olan popülasyonların ardından insan ırkının riske gireceğini unutmamak gerekiyor. ‘İklim değişikliğini önlemek istiyorsanız önce okyanusu koruyun’ Şüphesiz belgeseldeki en güzel replik. Bir şeyler yapmak istiyorsak; plastiğe dur diyerek sömürgeciliğin önüne geçmemiz gerekiyor.
(Benim için alkış atarak destek olur musunuz?-50 alkışa kadar atabilirsiniz-)